Döviz kurları ve döviz kuru sistemi hakkında bilgi sahibi olmadan önce “döviz” kavramının ne demek olduğunu ve Türkiye’de döviz sisteminin ne zamandan beri kullanıldığını bilmek gerekir. En basit tanımıyla döviz kavramını ifade etmek gerekirse “yabancı para” olacaktır. Türkiye’de Türk Lirası kullanılmaktadır ve Türk Lirası haricindeki yabancı ülkelere ait para birimlerine (paralara) “döviz” denmektedir. Fakat döviz yalnızca para olarak düşünülmemelidir. Çek ve poliçe gibi yabancı parayı temsil eden belgeler de döviz olarak bilinmektedir.
Döviz kelimesinin kökeni Fransızca’ya dayanmaktadır ve “devise” kelimesinden gelmektedir. Söz konusu bu kelime, uluslararası platformda milletlerarası ödemelerde kullanılan bir ödeme aracı olarak ifade edilmektedir. Bir ülke, başka bir ülkenin para birimine para birimini dönüştürmek istediğinde döviz işlemi gerçekleştirmiş olur ve buna da “kambiyo işlemi” denmektedir.
Ekonomik yönden tanımlamak gerekirse “iktisadi mal” demek döviz için en doğru tanım olacaktır. Döviz borsalarının özel borsa niteliği de bulunmaktadır. New York, Londra, Tokyo, Frankfurt, Zürih ve Paris en büyük döviz borsaları arasında yer almaktadır. Bu büyük borsalar haricinde de pek çok döviz borsası bulunmaktadır. Bu nedenle döviz borsalarını belli bir yer ile sınırlandırmak doğru olmayacaktır. Döviz borsalarının sürekli olarak elektronik ortam içerisinde bir ilişkisinin bulunması, uluslararası ticari, ekonomik, siyasi ve sosyal faaliyetlerin gerçekleşmesi, piyasayı hareketli tutmaktadır. Dolayısıyla dünyadaki tüm döviz piyasalarında günün her saatinde işlem gerçekleştirildiği için borsalardan biri daima açık olmaktadır. Örnek vermek gerekirse San Fransisco borsası kapandığında Tokyo ve Hong Kong borsası açılmaktadır. Bu piyasalar kapandığında Amerikan ve Avrupa borsaları açılacaktır. Dolayısıyla günün her saatinde döviz işlemi gerçekleştirilebilmektedir.
Bu hareketliliğin sonucunda da ortaya “döviz kurları” çıkmaktadır. Günün 24 saati boyunca hareketli olan piyasa, döviz fiyatlarına hareketlilik getirmektedir. Ekonomide dövizin iktisadi bir mal olması ve kendi arz ve talebini yaratmasından ötürü bir fiyatı (kuru) vardır. Döviz fiyatları, döviz kuru olarak ifade edilmektedir ve uluslararası alanda “Exchange rate” olarak adlandırılmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarından 1973 yılının başına kadar dünya üzerinde Bretton Woods Sistemi olarak bilinen bir para sistemi kullanılmaktaydı ve bu sistem sabit kur sistemiydi. 1973 yılının başlarında Batılı ülkeler daha esnek olan değişken kur sistemine geçiş yapmıştır. Fakat günümüzde esnek kur sistemi pek çok ülkede uygulanmamaktadır. Döviz kurları üzerinde istikrar arayışının olması sebebiyle bu piyasaya müdahale edilmektedir. Dolayısıyla ülkeler sabit kur sistemi üzerinden döviz piyasasını kontrol etmektedir. Türkiye’de de 1929 yılına kadar Lozan Antlaşmasına kadar döviz piyasalarına yönelik herhangi bir müdahale olmamıştır. Lozan Antlaşması sona erdikten sonra 20 Şubat 1930 tarihinde çıkarılan 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu ile döviz işlemlerini düzenleme yetkisi Maliye Bakanlığına verilmiştir. Maliye Bakanlığı tarafından döviz kuru kontrolü uygulanmaktadır.
Döviz bir tek ödeme aracı olarak kullanılmamaktadır. Dövizin pek çok kullanım alanı bulunmaktadır. Yurt dışı hesaplarında ve menkul kıymetlerde kullanılabildiği gibi ülke içerisinde yer alan yabancı para birimli hesaplarda, döviz cinsinden para değişimlerinde, çek ve havalelerde de kullanılabilmektedir. Dolayısıyla kullanım alanı da oldukça çeşitlidir.
Döviz Kuru Ne Demektir?
Döviz kuru ile döviz kavramları birbirine yakın anlamlı olması nedeniyle çok fazla birbirine karıştırılmaktadır. Döviz kuru, ulusal bir para biriminin başka bir para birimi karşısındaki değerini ifade etmektedir. Döviz ise uluslararası alanda kullanılabilen ve ulusal olan para birimi anlamına gelmektedir. Her ülkenin kendisine ait bir para birimi vardır. Bu para birimi, ülkelerdeki ekonomiye bağlı olarak ulusal piyasalar içerisinde bir karşılık bulmaktadır. Ekonomik, siyasal ve sosyal faktörler başta olmak üzere para birimi değerleri etkilenmektedir. Her zaman için siyasi ve ekonomik faktörleri istikrarlı bir şekilde devam eden ülkelerin para birimlerinin değeri daha yüksek olmaktadır. Ekonomi ve siyasi faktörler dengede olduğu müddetçe para birimi de aynı oranda değerlenmekte ve yükselmektedir. Dolayısıyla ülkeler arasındaki para birimi değerleri arasında bir fark oluşmaktadır. Bu farka da “döviz kuru” denmektedir.
Döviz kurunu “bir birim döviz başına milli para miktarı” olarak tanımlamak da doğru olacaktır. Aynı zamanda tam tersi şekilde “bir birim milli para başına döviz miktarı” olarak da ifade edilebilmektedir. Bu tanıma örnek verilmesi gerekirse 1 USD = 5,92 TL (dövizin milli para cinsi) ve 1 TL = 0,17 TL (milli paranın döviz cinsi) şeklinde olmasıdır. Bu sisteme “indirekt kotasyon sistemi” denmektedir. Döviz kurları hakkında bilinmesi gereken bir diğer kavram “çapraz kur (Cross-Rate)” sistemidir. Uluslararası borsalar içerisindeki döviz kurlarının ABD Doları ile milli paralar arasındaki değişim oranı söz konusu olduğunda çapraz kur sistemi uygulanmaktadır. Örneğin; 1 USD = 5,92 TL – 1 USD = 0,90 EUR ise 1 EUR = 6,57 TL olmaktadır. Yabancı paralar ile çapraz kurlar arasında daima bir uyum vardır. Çapraz kurlar ile yabancı paralar arasındaki uyum bozulursa dövizin ucuz olduğu yerden alma, pahalı olduğu yerden de satma işlemi ortaya çıkmaktadır. Bu işlem “arbitraj” olarak adlandırılmaktadır. Dolayısıyla da karşımıza “döviz ticareti” kavramı çıkmaktadır. Bu ticaret, döviz piyasalarındaki kur farkından kar elde etme anlamına gelmektedir.
Döviz kuru, alış ve satış işlemi olmak üzere iki farklı şekilde işlemektedir. Kendi ülkemizdeki ya da kullanacağımız para birimi üzerindeki bir diğer para biriminin farkına alış kuru denmektedir. Satış kuru ise bu durumun tam tersidir. Yani, elimizdeki yabancı para biriminin bir başka para birimi değerinden yapılacağı satıştır. Türkiye’de döviz kurları iç piyasa içerisinde üç farklı şekilde uygulanmaktadır. Bu uygulamalar şu şekilde yer alır:
- Esnek Piyasa Döviz Kuru: Merkez Bankası tarafından döviz kuruna müdahale edilmesinin gerek görülmediği durumları ifade etmektedir. Esnek piyasa döviz kurunda oranlar esnektir. Fakat herhangi bir şekilde döviz kurunun oranlarında dalgalanma yaratmamaktadır. Dolayısıyla Merkez Bankası herhangi bir şekilde müdahaleye gerek duymamaktadır.
- Sabit Kur Sistemi: Merkez Bankası tarafından döviz kuruna müdahale edilmesinin gerektiği, düşüşlerin ve dalgalanmaların meydana gelmemesi için çeşitli uygulamaların yapıldığı sistemdir. Kurlar sabit bir düzende tutulmak istenmektedir.
- Denetimli Kur Sistemi: Merkez Bankası, döviz kurlarının ileri bir tarihte istenilen oranda olmamasını düşünerek dalgalanmaları kontrol altında tutmak ister. Bu kontrol denetimli kur sistemidir.
Dövize yatırım yapmayı düşünüyorsanız alım ya da satım işlemi yapmanız fark etmeksizin karlı çıkan tarafta yer almak için tüm sistemleri bilmeniz gerekir. Bu sistemleri bilmek, döviz kuru sistemlerinde uygulanacak dönemsel hareketleri önceden tahmin etmeyi sağlar. Gerekli zamanlarda da yüksek getiriye sahip olan işlemler yapmanıza olanak verir. Bu sayede riski çok yüksek olan döviz piyasası içerisinde kayıp değerinizi minimum seviyeye indirebilirsiniz.
En çok kullanılan para birimleri ve döviz kurları aşağıdaki tabloda yer almaktadır:
Para Birimi | Sembol |
Amerikan Doları | USD |
Türk Lirası | TRY |
Euro | EUR |
Kanada Doları | CAD |
İngiliz Sterlini | GBP |
İsviçre Frangı | CHF |
Japon Yeni | JPY |
Avustralya Doları | AUD |
Döviz Kuru Çeşitleri Nelerdir?
Döviz kuru çeşitleri dört ana gruba toplanmaktadır. Bunlar nominal kur, reel kur, çapraz kur ve efektif kur olarak yer almaktadır.
- Nominal Kur: Yabancı para birimlerinin ulusal para birimi karşısındaki değere nominal kur denmektedir. Örnek verilmesi gerekirse 1 USD/TRY = 5,92 TL olduğunda bu değer nominal kuru ifade etmektedir. Yani 1 ABD doları, 5 lira 92 kuruşa denk gelmektedir.
- Reel Kur: Nominal kurlar enflasyon oranına göre düzenlendiği zaman ortaya reel kur çıkmaktadır. Reel kur üzerinde herhangi bir artış görüldüğü zaman Dolar/TL paritesinde TL değer kaybetmektedir. Bu da nominal kur ile reel kurun direkt olarak bağlantılı olduğunu göstermektedir.
- Çapraz Kur: Yabancı paranın bir başka yabancı para birimine olan kur değerini ifade etmektedir. Elinizdeki Dolar ile Euro satın almak isterseniz bu çapraz kur ile işlemlerin yerine getirilmesini sağlayacaktır.
- Efektif Kur: İki yabancı döviz kurunun birbirine oranlanması ve ortalamasının hesaplanmasıyla bulunmasına efektif kur denmektedir. Efektif kurun hesaplanması için çapraz kur öncesinde para birimlerinin değerleri bilinmelidir. Yani 1 Dolar ve 1 Euro ne kadar ise bu değerler bilinmeli ve işlemler yapılmalıdır.
Döviz Kuru Politikası
Ulusal bir ekonomide, ihracat ve ithalat işlemlerinin gerçekleştirildiği görülmektedir. Mal ve hizmet çıkışı ihracat, mal ve hizmet girişi ise ithalat olarak adlandırılmaktadır. Bu mal ve hizmetlerin giriş ve çıkışlarında gerçekleşen faaliyetler doğrultusunda bir “parasal boyut” söz konusu olmaktadır. Ulusal ve uluslararası alanda parasal bir değerin ortaya çıkması, uluslararası ekonomik işlemlerin yürütülebilmesi, ödemeler bilançosunun dengede olabilmesi için döviz kuru politikası kullanılmaktadır. Bir ekonomide işlemlerin iyi bir şekilde yürütülebilmesi için ödemeler bilançosunun daima dengede olması gerekir. Yani, ekonomi dış dengede olmalı, ödemeler bilançosu açık vermemelidir.
Uluslararası alanda gerçekleştirilen ekonomik işlemlerde “çift kayıtlı muhasebe sistemi” kullanılmaktadır. Yani, bir hesabın alacaklı kısmına kayıt yapılırken başka bir hesabın borçlu bölümüne kayıt yapılacaktır. Toplam alacak ile toplam borç birbirine eşit çıkmak zorundadır. Bu eşitlik sağlanmadığı takdirde dış açık ya da fazlalık meydana gelecektir. Döviz kurlarında yaşanan hareketler de bu sistemin denk olmamasına neden olabilmektedir. Dolayısıyla ülkeler kendi aralarında ya da tüm ülkelere karşı belirlemiş oldukları bir döviz kuru politikası oluşturabilmektedir.
Yüksek ekonomiye sahip olan gelişmiş ülkeler genellikle dış ödemelerini fazlalık ile kapatmaktadır. Bu ülkelerin para birimi değerleri de diğer ülkelere oranla daha yüksektir. Daha düşük bir ekonomiye sahip, henüz gelişmekte olan bir ülke ile bu ülke arasında yapılan bir ticarette, düşük ekonomiye sahip olan ülke zararlı çıkacaktır. Yapılan ticaret sonrasında da ülkenin para biriminde daha fazla değer kaybı meydana gelmesi de mümkündür. Bu değer kaybını önlemek ve ülkeler arası ticaretin devamlılığını sağlamak döviz kuru politikasıyla gerçekleşmektedir. Bu politika ile döviz fiyatları belirlenebilmekte, ekonominin dış dengesi kontrol altında tutulabilmekte ve döviz kurundan faydalanmak isteyenler için yol ve yöntemler oluşturulabilmektedir.
Döviz Pozisyonu ve Pozisyon Yönetimi
Döviz piyasasının iki adet yönü vardır. Bu yönlerden ilki aracı kurumların müşteriler ile olan bölümünü kapsar ve görünen yöndür. Her iki taraf arasında da bir arz ve talep ilişkisi vardır. Bu piyasaya “Perakende Döviz Piyasası (Retail Market)” denmektedir. Diğer yön ise döviz ticareti yapan bankalar ve müşterileri kapsar. Bankalar müşterileri ile yaptıkları döviz işlemlerinden sonra döviz pozisyonlarında açıklık ya da fazlalık meydana gelebilmektedir. Bu açıklık ya da fazlalık birbirinden karşılanarak denkleştirilmektedir. Bu döviz piyasasına “İnterbank Döviz Piyasası” ya da “Toptan Döviz Piyasası (Wholesale Market)” denmektedir.
Söz konusu döviz pozisyonu olduğu zaman döviz piyasasının görünmeyen yüzünü yani bankalar ile müşteriler arasındaki işlemleri kapsayan bölümünü dikkate almak gerekir. Çünkü bankalar, kurlar üzerinde beklenmedik bir değişim olduğunda risk altına kalırlar ve bu risk her zaman söz konusudur. Kurlar üzerinde yaşanan bir düşüş, bankanın döviz rezerv değerlerinin de düşmesi anlamına gelmektedir. Bu da bankanın kayba uğramasına neden olmaktadır. Bu durumda döviz pozisyonu, bankanın kayba ya da kara çıkması yönüyle ilişkilendirilmektedir.
Döviz pozisyonu iki şekilde olabilmektedir. Bunlar, uzun pozisyon ve kısa pozisyondur. Banka müşterilerinden satın almış olduğu döviz miktarıyla, satmış olduğu döviz miktarını eşitlediği takdirde pozisyonunda herhangi bir değişim olmayacaktır. Fakat satın alınan döviz miktarı, satış miktarından fazla olursa bu durum döviz rezervlerini arttıracağından bankanın pozisyonu “uzun pozisyon” olacaktır. Bu pozisyona “fazla pozisyon” da denmektedir. Aynı şekilde tersi bir durum söz konusu olduğunda yani satın alınan döviz miktarı, satış miktarından az olursa banka “kısa pozisyon” yaşayacaktır. Diğer bir ismiyle bu pozisyona “eksik pozisyon” da denmektedir.
Döviz pozisyonu yönetiminde uzun ya da kısa pozisyon fark etmeksizin daima bir döviz kuru riski bulunmaktadır. Uzun pozisyonda döviz rezervi fazlalığı mevcuttur. Bu fazlalığı banka elden çıkarmadığı takdirde, döviz kurunda yaşanacak herhangi bir düşüşte, banka büyük bir zarara uğrayacaktır. Kısa pozisyonda ise gereğinden az döviz olması, ulusal para biriminin değer kaybetmesi durumunda bankanın yine zarara uğramasına neden olacaktır. Bankalar bu riski ortadan kaldırmak zorundadır. Kısa ya da uzun pozisyon fark etmeksizin denklik sağlanması oldukça önemlidir.
Bankalar bu denkliği sağlayabilmek için iki farklı yöntem kullanmaktadır. Birincisi doğrudan doğruya öteki bankalar ile iş birliği yaparak döviz satmak isteyen birini bulmak, ikincisi ise bir komisyoncuya (brocker) başvurarak o kişiden hizmet almaktır. Banka birinci yolu tercih ettiği zaman piyasa içerisinde hizmet veren ve faaliyet gösteren çok sayıda banka ile iletişim kurmakta ve bankalardaki fiyat tekliflerini karşılaştırarak bir anlaşma yapmaktadır. İkinci yol tercih edildiğinde ise banka birinci yolda yapması gereken faaliyetleri komisyoncunun üzerine aktarmaktadır. Tüm işlemler komisyoncu tarafından gerçekleştirilir. Bunun karşılığında da komisyoncuya belli bir komisyon ödenir. Bankaların döviz pozisyonu yönetimi sırasında uymak zorunda olduğu iki oran vardır. Bu oranlar “likidite oranı” ile “kur riski oranı” olarak yer alır.
Likidite oranı, herhangi bir işletmenin kısa vadeli borçlarını ödeyebilme potansiyelidir. Diğer bir ismiyle “Asit-Test Oranı” olarak da bilinmektedir. İşletmeye ait kasa mevcudu, pazarlanabilen hisse senetleri ve tahviller, alacak toplamları kısa vadeli borçlarına oranlandığında ortaya likidite oranı çıkmaktadır. Likidite oranında hesaplanan değer daima 1’in üzerinde olmalıdır. Değer ne kadar büyük ise işletmenin borçlarını ödeyebilme potansiyeli de o kadar yüksektir. Hesaplama sonucu 1’in altında çıkarsa bu durum işletmenin borç ödemesi yapabilme potansiyelinin düşük olduğunu gösterecektir. Oranın 1’e eşit olması ise döviz pozisyonu açısından bankanın dengede olduğunu ifade etmektedir. Daha da anlaşılır şekilde yorumlamak gerekirse oranın 1’den küçük olması bankanın açık verdiğini, 1’den büyük olması ise fazlalık verdiğini anlatmaktadır.
Döviz pozisyonu ve yönetimi açısından likidite oranı hesaplanmak istendiğinde aşağıdaki formül kullanılmaktadır:
- Bankaların döviz mevcudu (X)
- Bankaların döviz taahhütleri (Y)
- Likidite Oranı = X / Y
Kur riski oranı her döviz kuru için ayrı ayrı hesaplanması gereken bir orandır. Bu hesaplama yapılırken aktif ve pasif (borç ve alacak) değerlerine dikkat edilmelidir. Kur riski oranı hesaplamak için aşağıdaki formül kullanılmalıdır:
- Bankaların döviz mevcudu (X)
- Bankaların döviz alacakları toplamı (Z)
- Bankaların döviz borçları toplamı (T)
- Kur Riski Oranı = (X+Z) / T