Hangi sektörde olursanız olun ve hangi meslek dalıyla uğraşırsanız uğraşın, iş hayatında mutluluğu yakalamanız ve içsel huzuru yakalamanız için yapmanız gereken iki basit şey vardır. Birincisi eve iş götürmemek ve ikincisi çok uzun çalışmanın doğru olmadığını kabul etmektir. Her iş için ayırmanız gereken belli bir zaman olmalıdır ve iş yaşamıyla özel yaşam arasındaki dengeyi kurabilmek için ofisten eve iş götürmemeniz gerekir.
Kendi deneyimlerinden yola çıkarak iş hayatında mutlu olmak isteyen kişilere önerilerde bulunan girişimci, yazar ve podcast yayıncısı olan Darius Foroux, kariyer yaşamında bu iki unsura dikkat ettiğini ve mutluluğu bu şekilde bulduğunu söylemektedir. Foroux bilinen en büyük yanlışın uzun süre çalışmak olduğunu şu cümlelerle ifade etmektedir:
“Geçmişte çalıştığım hemen hemen her yerde, algılar insanların gerçekliğe bakış açılarını doğrudan etkiliyordu. Bu kültür, görüntünün gerçeklikten daha önemli olduğu anlamına geliyor.”
“…Başka bir deyişle: ofiste en uzun süre çalışan kişi en çalışkan kişi olarak görünür. Bu elbette doğru olabilir. Ama önemli olan bu değil. Hepimiz önemli olan tek şeyin sonuç olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte, toplu olarak toplantılara katılım, ofiste geçirilen saatler ve insanların e-postalara ne kadar hızlı yanıt verdikleri gibi nezaket faktörlerine bakmak konusunda ısrarcıyız.”
Açıklamalarına ise şu şekilde devam etmektedir:
“Önceliklere odaklanmanın, sadece birinin çalıştığı saatlere bakmaktan çok daha iyi bir ölçüm olduğunu fark ettik.
Ve yine de insanlar “Önceliklerimi bitirdim, eve gidiyorum” demekten rahatsızlık duyuyorlar. Çünkü bir ekiple çalışıyorlar ve diğerlerinin kötü hissetmelerini istemiyorlar. Ama ilk etapta neden orada çalıştığınızı düşünün. Katkıda bulunmak için oradasınız; kendi şirketinize veya çalıştığınız şirkete.”
İş yerinden eve iş götürmenin en büyük huzursuzluk ve mutsuzluk kaynağı olduğunu belirten Foroux, “… sıkı çalışmayı iyi bilen birinin en büyük sırrı, çalışmayı ne zaman sonlandıracağını bilmesidir. Mentorum da sözlerinin devamında annemin söylediği şeyi onayladı: ‘Ama en büyük sorunum çok çalışmamdı. Sabah 7’de evden ayrılırdım ve 23:00’da geri dönerdim. Bu çok fazlaydı.’ Kendinizi çok fazla çalışmaya karşı korumanız gerekiyor ve çözümü basit: ofisten zamanında ayrılmak.” demektedir ve cümlelerine şöyle devam eder:
“İşini aşkla yapıyor bile olsan bir önemi yok! Eve gitme zamanı geldiğinde, gideceksin.Kimsenin 7/24 ofiste olmasına gerek yok. Sadece senin egonun buna ihtiyacı var. Ofis yarın burada olacak. İş arkadaşlarınız hala hayatta olacak ve şirket iflas etmeyecek. İş, sonuçlara ulaşmakla ilgilidir. Bunu günde 6-8 saatte yapamıyorsanız verimsiz ve etkisiz bir çalışansınız. Bu yüzden fazla mesai yapmak yerine, kişisel verimlilik hakkında bir kitap okuyun veya verimlilik eğitimi alın. Akşam yemeği sırasında telefonda iş konuşmaları yaptığınız anların kimseye faydası yoktur. Ayrıca, evdeyken sürekli çalışmayı ve işi düşünerek kendinize iyi bir şey yapmış olmuyorsunuz. Rahatlayın biraz. Call of Duty oynayın. Eşiniz için akşam yemeği yapın. Çocukları yürüyüşe çıkarın. Her neyse…”
İş Hayatında Kişisel Gelişim ve Mutluluk İlişkisi
Bir bireyin kişisel yaşamında mutlu olabilmesi aynı zamanda iş hayatında mutlu olabilmesine bağlıdır. Çalışma hayatında elde edilecek olan başarı, mutluluk, haz ve tatminkarlık, bireyin kişisel yaşamına direkt olarak etki edecektir. Birey mesleki alanda kendisini huzurlu ve mutlu hissettiği müddetçe kişisel yaşamından da keyif alabilir. Aradaki dengeyi kurmak için de bireyin kişisel gelişimine daima önem vermesi gerekir.
İş yaşamında mesleki gelişim kadar kişisel gelişim de önemlidir. Eğer kariyer yaşamında başarı elde edilmek isteniyorsa bireyin hem soft skills olarak adlandırılan kişisel becerilerini hem de hard skills olarak belirtilen mesleki beceri ve tekniklerini geliştirmesi gerekir. Hard ve soft skills becerileri geliştirilirken bireyin kişisel gelişiminde yaşam boyu öğrenme mottosunu uygulaması da şarttır.
İş hayatındaki kişisel gelişim bireyin kendisini nasıl motive edeceğini, performansını ve üretkenliğini nasıl arttıracağını öğreten unsurları kapsar. Dolayısıyla birey, başarılı olmak adına ihtiyaç duymuş olduğu nitelik ve yetkinliklere, kişisel gelişimine önem vererek sahip olur. Bir personelin işini seviyor oluşu, onun bu işte başarılı olduğu anlamına gelmez. Bireyin aynı zamanda gelişime ve yeniliklere açık olması gerekir. İş dünyası hiçbir zaman bireyin olduğu yerde kalmasını istemez. Çünkü teknoloji, iş dünyasını direkt olarak etkileyen ilk unsurdur. Dolayısıyla birey kişisel gelişimine yön verirken teknolojiyi de göz önünde bulundurmalıdır.
İş yaşamında eğitim hangi alanda olursa olsun tüm bu nedenler doğrultusunda önem kazanır. Bilinçli ve bilgili personellerin bulunduğu bir şirket, daima karşısına çıkacak olan engellere karşı hazırlıklı da olacaktır. Çünkü, bilgili ve bilinçli olan personeller karşılaşılan problem ve engellere karşı nasıl yaklaşması gerektiğini bilecektir. Sonuç odaklı olarak şirketin performansını ilerletecek hem şirkete hem de kendisine katkı sunabilecektir.
İş Hayatında Başarı ve Mutluluk Arasındaki İlişki
İş yaşamında yüzde 100 başarı ve mutluluk diye bir şey ne yazık ki yoktur. Çünkü, iş yaşamı bir nevi stres ve sorunların mikrop gibi ürediği ortamlardan birisidir. Önemli olan bu stres ve sorunlardan alternatif stratejiler üreterek çözüm yoluna gidebilmek, çözüme kavuşturmaktır.
Bireyler eğitim süreleri boyunca pek çok bilgi edinerek iş yaşamına adım atarlar. Lakin edinilen bilgileri uygulamaya geçirmek insana deneyim kazandırır. Deneyim elde edebilmek için de bireyin çaba sarf etmesi gerekir. Çaba olmayan yerde, başarı da olmayacaktır. Liderlik özelliklerini kazanmak, eksik bulduğunuz yönlerinizi tamamlamak, öğrenmeyle birlikte gerçekleşir. Dolayısıyla iş yaşamında mutlu olmanın en önemli anahtarı eğitim ve bilgi donanımı içerisinde uygulanabilir tutumlar sergilemek, fikirler üretmektir. “Ben biliyorum” tavrı içerisinde olunmamalıdır. Çünkü her bilgi eskiyecek ve yerine yenisi gelecektir. Bilgi, güncellenmesi tamamlayan tek yazılımdır ve değişim, değişmeyen tek şeydir.
Sonuç itibari ile bir personelin hem mesleki hem de kişisel yaşamı içerisinde mutluluğa ulaşabilmesi için daima bilgiye, öğrenmeye ve kendisini geliştirmeye aç olması gerekir.