Almanya’nın finans devi Deutsche Bank, Türkiye ekonomisine ilişkin kapsamlı raporunu yayımladı. Enflasyon ve büyüme verilerinin değerlendirildiği raporda en dikkat çeken kısım döviz kuru tahminleri oldu. Banka, 2027 yılı sonunda doların 62 TL seviyesine çıkacağını öngördü.
Uluslararası piyasaların yakından takip ettiği Deutsche Bank, EMEA (Avrupa, Orta Doğu ve Afrika) bölgesi için hazırladığı son raporunda Türkiye ekonomisine geniş bir parantez açtı. Rapor, Türkiye’nin büyüme performansından enflasyonla mücadelesine ve döviz kurunun geleceğine kadar kritik başlıklar içeriyor.
Dolar İçin Yıl Yıl Yeni Rakamlar
Deutsche Bank analistleri, Türk Lirası üzerindeki yukarı yönlü baskının devam edeceğini ancak sıkı para politikasının (yüksek faiz) ani ve sert hareketleri frenleyebileceğini belirtti.
Bankanın projeksiyonlarına göre Dolar/TL kurunda beklenen senaryo şöyle:
- 2025 Yıl Sonu: 43 TL
- 2026 Yıl Sonu: 52 TL
- 2027 Yıl Sonu: 62 TL
“Carry Trade Cazibesini Yitirebilir”
Raporda yabancı yatırımcının en çok ilgi gösterdiği “Carry Trade” (Faiz farkından yararlanma) işlemlerine de değinildi. Yılın ilk yarısında Türkiye varlıklarının yüksek getiri sağladığı, ancak bu avantajın zamanla zayıflayabileceği uyarısı yapıldı.
Bankaya göre; enflasyondaki düşüşün yavaşlaması (yapışkanlık) ve reel faiz avantajının daralması, yılın geri kalanında risk-getiri dengesini Türkiye aleyhine çevirebilir.
Enflasyon Hedefin Üzerinde Kalacak
Deutsche Bank, Türkiye’nin enflasyonla mücadelesini de değerlendirdi. 2025’in ilk yarısında baz etkisiyle düşen enflasyonun, ikinci yarıda yavaşlama eğilimine girdiği belirtildi. Gıda fiyatlarındaki artış ve hizmet sektöründeki fiyat katılığı, düşüşün önündeki en büyük engeller olarak sıralandı.
Banka, 2025 yıl sonu enflasyonunun, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) yüzde 24’lük hedefinin oldukça üzerinde kalacağını öngörüyor. 2026 yılı için enflasyon tahmini ise yüzde 23,8 olarak paylaşıldı.
Raporun büyüme kısmında ise Türkiye ekonomisinin 2025’in ilk dokuz ayında yüzde 3,7 büyüdüğü, yüksek faiz ortamına rağmen iç talebin hala canlı olduğu vurgulandı.
