İnsanlar, ihtiyaçlarını karşılamak için gelir elde etmek zorundadırlar. Bu gelir kimi zaman para ile sağlanırken kimi zaman gayrimenkul, altın, hisse senedi gibi değerli varlıklar vasıtasıyla da elde edilebilmektedir. Gelir kaynağının çeşidi ne olursa olsun hepsinin para birimine dönüştürüldüğünde net bir değer elde edilmektedir. Görüldüğü gibi paranın zaman değeri vardır. Ancak insanlar kimi zaman gelir elde etseler bile nakit sıkıntısı yaşayabilmektedirler. Nakit sıkıntısı, güvenli bir ortamda birikimleri muhafaza etme ihtiyacı, yatırımların yönetimi gibi finansal pek çok konuda bankalara başvurulmaktadır. Bankalar, ekonomi dünyasının en geniş iş sektörlerinden birini oluşturmaktadır.
Ekonomi, sınırsız insan ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklarla incelenmesini inceleyen bir bilim dalıdır. Temel araştırma konusu insan ihtiyaçları ve kıt kaynaklar olduğu için ekonomi global bir bilim dalıdır ve pek çok farklı etkene göre şekillenebilmektedir. Siyasi, sosyolojik, askeri veya teknolojik pek çok gelişme ekonomiyi doğrudan etkilemektedir. Ülkelerin uyguladıkları para politikaları da bu faktörlere göre şekillenmektedir. Değişen para politikalarının en büyük etkilerinden biri de Merkez Bankası ve ülkede faaliyet gösteren diğer bankaların uyguladıkları faiz oranlarına yansımaktadır. Faiz oranlarının düşmesi ve yükselmesi kişilerin ve kurumların bütçesine doğrudan etki etmektedir. Bütçenizi faiz oranlarındaki değişime göre ayarlamak ve bu değişimden kar elde etmek için öncelikle faiz kavramının ne olduğunu iyi anlamanız gerekmektedir.
Faiz Nedir?
Faiz, üretim amaçlı girdi olarak kullanılan sermayeden elde edilen gelirdir. Üretim faktörü olarak kullanılan sermaye belirli bir dönem içinde kullanılmakta ve söz konusu kullanıma ait olan bedel ise faiz olarak nitelendirilmektedir. Faiz kavramının varlığı yüzyıllar öncesine dayanmaktadır. İlk olarak M.Ö. 300’lü yıllarda Sümerliler tarafından uygulanan faiz, çeşitli özellikler kazanarak günümüz ekonomi dünyasında önemli bir kavram haline gelmiştir. Faiz denilince akla ilk olarak paraya uygulanan faiz gelse de üretim mallarından ve değerli varlıklardan da faiz elde edilmektedir. Faizin asıl görevi, finans döngüsündeki aktörlerin birikimlerinin üretim için kaynak arayanlara aktarılarak tasarruflardan gelir elde edilmesini sağlamaktır. Bu nedenle çoktan alıp aza vererek ekonomik adaletin sağlanması konusunda faiz işlevsel bir araç olarak görülmektedir. Anapara ile doğru oranlı olarak artan faiz, risksiz bir yatırım aracı olarak da değerlendirilmektedir.
Faiz Oranları Nasıl Belirlenir?
Faiz oranları ekonomistler tarafından nominal ve reel faiz olarak iki grupta incelenmektedir. Nominal faiz oranı enflasyon, fırsat maliyeti ve riskler göz önüne alınarak belirlenmektedir. Finans dünyasında faaliyet gösteren banka ve benzeri kuruluşların uyguladıkları faiz oranları nominal faiz grubuna dahildir. Buna karşılık ulusal para politikaları sonucunda Merkez Bankası tarafından uygulanan faiz ise reel faizdir. Reel faiz bir müdahale sonucunda enflasyona göre belirlenen faiz oranıdır. Her iki kavram ele alındığında nominal faiz, reel faizle enflasyonun toplamından oluştuğu görülmektedir.
Faiz oranları temel olarak Merkez Bankası tarafından belirlenmektedir. Bankaların uygulayacakları faiz oranları, Merkez Bankası’nın belirlediği faiz oranına göre değişmektedir. Bütün faizoranlarında ise belirleyici ana faktör enflasyondur. Faiz oranları aksi kararlaştırılmadığı sürece yıllık periyotlar için belirlenmektedir. Belirlenen bu faiz oranlarının çeşitleri ise oldukça fazladır. Nominal faiz oranları her bankada farklılık göstermektedir. Bunun sebebi bankaların uyguladıkları politikaların farklı olmasından kaynaklıdır. Söz konusu politikalar beklenen enflasyon rakamlarına ve diğer ekonomik etkenlere göre şekillenmektedir. Her bankanın sermayesi ve müşteri profili farklıdır bu nedenle bankaların finansal gücünün de farklılaştığı görülmektedir. Bu finansal güç de bankanın uygulayacağı para politikasını doğrudan etkilemekte ve uygulanacak faiz oranlarını şekillendirmektedir.
Enflasyonun artacağı düşünülüyorsa uygulanacak faiz oranları artacak, tam tersi durumda ise enflasyondaki düşüş beklentisi faiz oranlarını da düşürmektedir. Kısacası, faiz oranları enflasyona göre belirlenmektedir. Faiz oranları yatırımcıları ve tüketicileri doğrudan etkilediği için finans akışını da değiştirebilmektedir. Faiz oranları yükseldiği takdirde ülkeye giren yabancı sermaye oranında artış görülmekte ve ithalat artarken ihracatta azalma görülmektedir. Buna karşılık faiz oranları düştüğünde ise ihracatta artış ve ithalatta azalma öne çıkmaktadır. Tüketim ve yatırım miktarında artışın oluşmasıyla ekonominin canlandığı görülmektedir.
Düşük Faiz Oranları Kredileri Nasıl Etkiler?
Bankalar, müşterilere finansal hizmet sunmak için faaliyet göstermektedirler. Bu finansal hizmetlerden en çok talep görenlerden biri de banka kredileridir. Günümüzde yüksek fiyatlı pek çok şeyi almak için veya yüksek meblağlarda ödeme yapmak için nakit sıkıntısı yaşayan çoğu kişi bankalara başvurmaktadır. Banka kredisi, nakit sıkıntısı çeken müşterilere borç verme amacıyla sunulan bir bankacılık hizmetidir. Özellikle konut, taşıt gibi ihtiyaçlar için banka kredilerine yoğun bir talep olduğu görülmektedir.
Banka kredileri, bankaların uyguladıkları faiz oranlarından doğrudan etkilenmektedir. Banka kredilerine olan talep bu nedenle faiz oranlarına göre değişmektedir. Bu noktada faiz oranı, bankanın müşteriye sunduğu krediye uyguladığı faiz için belirlediği orandır. Banka kredisi kullanan müşteri, kredinin geri ödemesi noktasında kullandığı anaparaya ek olarak bankaya faiz ödemektedir. Faiz bu noktada bankanın kredi kullanımından gelir elde etmesini sağlamaktadır. Faiz oranları düştüğünde, kredilerin geri ödemesi de düşeceği için kredi kullanımına olan talep artmaktadır.
Düşük Faiz Oranları Kredi Kartınızı Nasıl Etkiler?
Bankaların sunduğu en popüler bankacılık ürünlerinden biri kredi kartlarıdır. Kredi kartları günümüzde nakit ödeme yerine tercih edilen önemli bir ödeme aracı olarak görülmektedir. Bunun temel sebebi ise ödeme konusunda kredi kartının pratiklik sağlaması ve nakit sıkıntısı yaşanan anlarda ödeme yapılabilmesini sağlamasıdır. Banka kredileri nakit sıkıntısının yaşandığı yüksek meblağlar için uygunken kredi kartları daha çok günlük harcamalara yönelik düşük meblağlı nakit sıkıntılarına bir çözüm olarak sunulmaktadır. Bu nedenle günümüzde çoğu kişi ve kurum bankaların kredi kartı hizmetinden faydalanmaktadır.
Kredi kartı, bankanın müşteriye borç verme aracı olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle kredi kartlarının kullanımından doğan belirli faiz oranları vardır. Bu faiz oranları, kart borcunun geri ödemesi süresince işletilmektedir. Kredi kartı borcunun hesap kesim tarihi, aylık periyotlarda borcun geri ödenmesi için belirlenen tarihtir. Bu tarihten itibaren yaklaşık 10 günlük bir süre içerisinde borcun o ay için belirlenen tutarının ödenmesi gerekmektedir. Bunun yanında banka, müşterinin belirlenen tutarı ödemekte zorlanması durumunda ödeyebilmesi için bir asgari tutar belirlemektedir. Asgari tutar ödendiği takdirde kalan aylık borç için ya da hiçbir şekilde borcun ödenemediği durumlarda banka günlük gecikme faizi işletmektedir. Faiz oranları bu periyotlara göre günlük ve aylık olarak işletilebilmektedir. Kredi kartlarında belirli bir standart olmadığı için sunulan kredi kartları ve uygulanan faiz oranları bankadan bankaya değişiklik gösterebilmektedir. Bu değişikliğe rağmen her yıl için Merkez Bankası tarafından uygulanacak maksimum faiz oranları belirlenmektedir. Bankalar tarafından uygulanacak kredi kartı faiz oranları bu maksimum oranı geçememektedir. Bu nedenle diğer bankacılık ürünlerinde olduğu gibi kredi kartları da faiz oranlarının değişiminden etkilenmektedir. Enflasyonun düşmesi, kredi kartlarına uygulanan faiz oranlarını da düşüreceği için kredi kartı kullanımı artacaktır çünkü kart borcunun geri ödemesi daha kolay olacaktır. Bu nedenle düşük faiz oranları, bankaların sunduğu kredi kartlarına olan talebi arttırmaktadır.