Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, 98. yıla özel olarak çarpıcı açıklamalarda bulundu. Dünyadaki ekonomik sorunların, artık hiçbir ülkenin tek başına çözebileceği noktada olmadığının altını çizen Aran, “2008’den 2022’ye kadar izlenen yanlış politikaların, 14 yıldır halının altına süpürülen problemlerin sonuçlarıyla karşı karşıyayız. Artık bunun küresel düzeyde bir problem olduğu ve ancak küresel ölçekte bir çözümle halledilebileceği bilinciyle hareket etmeliyiz.” dedi.
Hakan Aran, “Merkez bankalarının 2008 krizini çözmek için aldığı kararlar ile tahvil alım programları kapsamında piyasaya likidite sağlamak üzere parasal genişlemeye gitmelerinin etkileri bugüne kadar devam etti. Piyasada bir para bolluğu oluştu. Özellikle Fed ve Avrupa Merkez Bankası piyasaya ciddi tutarlarda likidite sağladığında bu parasal bolluğun bir neticesi, sonucu olacağı belliydi.” diye konuştu.
“Asıl konu, 2008’den bu zamana kadarki hikâye…”
“Herkes, o çözüm noktasını geçti. Çünkü 2008’den 2022’ye kadar küresel ölçekte izlenen yanlış politikaların, 14 yıldır halının altına süpürülen problemlerin, bazı şeylerin ‘sonra yaparız’ denilerek ötelenmesinin sonuçlarıyla karşı karşıyayız. O gün çözüm gibi görülen politikalar, aslında sonucunun ne olacağı, bugün nelere mal olacağı tahmin edilebilecek politikalardı. ‘Bas parayı, dağıt, bir şey olmaz…’ İşte bunlar, bugünü getirdi. Yaşanan küresel enflasyonda asıl konu 2008’den bu zamana kadarki hikâye. Şu anda bununla yüzleştik. Artık bunun küresel bir problem olduğu ve ancak küresel bir çözümle halledilebileceği bilinciyle hareket etmeliyiz.”
“Para bol, arz kısıtlı”
“Para bol, arz kısıtlı, arz edilenin de tedarik zincirlerindeki kırılmalar nedeniyle tüketiciyle ulaşmasında sorun var ve talep patlamış durumda. Bu nedenle küresel bir enflasyon olgusuyla karşı karşıyayız. Bu, ne devletlerin ne merkez bankalarının tek başına çözebileceği bir problem… Gerek ülkemizde, gerekse diğer ülkelerde uygulanan ekonomi politikaları, bu global sorunun çözümü için uygulanan alt başlıklar olarak değerlendirilebilir. Küresel enflasyonla karşılaştığımız bir dönemde, Rusya-Ukrayna krizi, bunun üzerine tuz biber ekti. Zaten petrolde, doğal gazda 100 doların üzerinde fiyatların konuşulduğu, bütün emtia ve ham madde fiyatlarının arttığı bir ortamda yüksek olan enflasyonu daha da artıran gelişmeler yaşanmaya başlandı. Böyle bir tabloda, yerel olarak enflasyon sorununu tek başına çözebilmek hiçbir ülkenin harcı değil. Şu anda hem gelişmiş ülkeler hem gelişmekte olan ülkeler, faiz artırıyorlar. Ve ‘sonuna kadar da artıracağız’ diyorlar.”
“Gelecekte daha yaratıcı stratejiler izlenmesini gerektirecek önlemler konuşulacak”
“Kırılan tedarik zincirleri tekrar devreye girmeli. Uyanık olanın, ön alanın kendini kurtardığı bir anlayışla gidilemez. Sadece G7 gibi oluşumlarla da yürüyecek şeyler değil. Daha geniş katılımla alınacak küresel kararlarla bu işin üstesinden gelinebilir.”
“Küresel açıdan böyle bir konjonktür varken, ülkemizde enflasyon yüzde 80’e dayanmışken faizin yüzde 13, 15 olmasının sorunun çözümüne bir etki etmeyeceğini, o aşamaları geçtiğimizi düşünüyorum. Bununla birlikte problemin ciddiyetinin de farkında olmamız gerekiyor.” diyen Aran, “Sorunların çözümü için ‘Merkez Bankası faizi indirsin, yükseltsin’ noktasının çok ötesindeyiz”
“Merkez bankalarının para politikası araçları da bir mıknatıs gibi bu dinamikleri yönlendiriyor. Fakat mıknatısı uzaklaştırdığınızda, bunu ne kadar oynattığınızın artık bir önemi kalmıyor.” diye konuştu.
“Ekosistemde, gezegenler arasındaki gibi denge var. Dikkatli ve titizlikle yönetmeliyiz”
“Ekosistemde de buna benzer bir denge var. Enflasyon açısından da bu dengenin dikkatli bir şekilde ve titizlikle çok iyi yönetilmesi gerekiyor. Artık, bozulan dengeyi düzeltmek için bütüncül kararlar alınması, ciddiyetle uygun adımların atılması gereken bir noktadayız. 2008 global krizi tam olarak sona ermeden pandemiyle birleşti. O dönem çözülemeyen sorunlar bugün halen karşımızda. Ve bunların çözümü için bugün kitabın dışına çıkmak gerekiyor. O nedenle büyük resim içinde yeni şeyleri bulmak, yeni şeyleri keşfetmek gerekiyor.”
“Bilançolar üzerinde yüksek enflasyon, düşük Faiz ortamı etkili oldu”
“Enflasyon nedeniyle bilançolar olduğundan iyi görünüyor; enflasyon muhasebesi uygulamayınca, enflasyona göre düzeltme yapmayınca gerçek durumu anlayamıyorsunuz. Gerçekten iyi mi yoksa sadece görüntü mü iyi? O nedenle bilançoları, enflasyon muhasebesi sonrası değerlendirmek sağlıklı olur.”
“Enflasyonun yarattığı sorunları ve sanal görüntüyü iyi irdelemek, masaya yatırmak gerekiyor. Bir taraftan baktığınızda her şeyi iyi görebilirsiniz, yorumlayabilirsiniz. Ama diğer taraftan baktığınızda, çok karamsar olabilirsiniz. Burada kritik nokta, şirket bilançolarındaki karlılığı gelecekten ödünç aldığımızın farkına varmamız ve bunun ne kadar sürdürülebilir olduğu.” diye konuştu.
“Sonuçlarımız güzel, hisse değerimize yansıyan performansımız kıymetli”
Aran, “Kapsayıcı ve katılımcı bir yaklaşımla sürdürülebilir değer yaratan geleceğin bankası olmak” vizyonlarının kendilerine ilham verdiğini ve 100. yıldan sonra da neler yapmaları gerektiği konusunda yol gösterdiğini söyledi.
Ekonomik zorluklara rağmen ilk 6 ayda finansal açıdan son derece güzel sonuçlar elde ettiklerini vurgulayan Aran, “Ben bunun özündeki güzellikleri daha fazla önemsiyorum. Benim için kıymetli olan hisse değerimize yansıyan, hisse değerimizi artıran performansımız… Yatırımcılar, hisse senedi değerlemesi yapan analistler, neyin gerçek performanstan neyin ekonomik ortamdan kaynaklı olduğunu ayıklayıp hakkını vererek hissenize teveccüh gösteriyorlarsa asıl kıymetli olan budur.” dedi ve ekledi:
“Özkaynak büyüklüğümüz ve sermaye yeterliliğimiz toplumdan aldığımızı topluma verme, paylaşma, ülkemize katkı sunma yönündeki yaklaşımımızın sürdürülebilirliği açısından bizim için çok kıymetli. Başarılı sonuçlarımızda her alanda benimsediğimiz dengeli, sağduyulu ve kısa dönem getirilere odaklanmak yerine, uzun vadeyi esas alan vizyonumuzun önemli payı olduğuna inanıyorum.”
“Ticaretle uğraşanların işlerinin iyi gittiği bir dönemdeyiz”
“Herkes yılsonu hedeflerini yukarı yönlü revize etti. Sektörde kredilerin batmadığı, kredilerin ve nakit akışının döndüğü, ticaretle uğraşanların işlerinin iyi gittiği, para kazandığı bir dönemde bankalar da bundan nasibini alıyor.”
“İş Bankası’nı bugün dijital bankacılıkta bir numara yapan, İşCep’i İşCep yapan o günkü vizyonumuzdu. Zamanından önce konuşulan ve o sırada insanlarda karşılığı olmayan bazı öngörüler, bunu düşünen kuruma 20 yıl sonra çok şey kazandırır. O nedenle ben bu tür ‘zamansız’ konularda, ‘neler yapabileceğini düşün, fazla abartma, ilk adımları at’ stratejisini önemli buluyorum. Bazı şeyleri zamanından önce düşünmek, hayal etmek çok şey kazandırır. Teknolojiyi doğru ve yerinde kullanmak önemli… Yoksa küçük küçük uygulamalar çöplüğüne dönme riski olur. Bundan da uzak durmakta fayda var.”
“Şubelerimiz ve çalışanlarımız bankamızın zenginliğidir”
“Geçtiğimiz yıl göreve başladığımda, ’banka kadrolarını azaltarak değil tersine bu zenginliğimizi harekete geçirerek fark yaratıp ilerleyebileceğimizi’ ifade etmiştim. ‘Kadromuzun diğer bankalara kıyasla görece fazlalığı, sorun değil aksine bizim zenginliğimizdir. Bunu etkili, hakkını vererek kullanacağız’ demiştim. Nitekim öyle yaptık. Elde ettiğimiz finansal sonuçlarda, bu faktör belirleyici oldu. Bilançolar mukayese edildiğinde, personel giderimizin diğer bankalara göre daha fazla olduğu görülebilir. Sayıca fazla olduğumuz, çalışanımızı hayat pahalılığına ezdirmediğimiz, bazı adımları önden attığımız için personel giderlerimiz daha fazla artmış olabilir. Çalışanlarımız da gereğini yaparak, gelirimizi artırma konusunda iyi bir performans gösterdi.”
“Platform bankacılığını yeni nesil bankacılık olarak görüyoruz”
Aran, “Stratejimiz, geleceğin bankacılığında bu tarz popüler platformlarla iş birlikleri yaparak bankacılığı onlar üzerine taşımak, bir platform yoksa ya da o alan yeteri kadar büyümemişse oraya özgü bir platform kurup ekosistemle beraber büyümek.” diye konuştu.
“Herhangi bir kurum, sizden servis bankacılığı hizmeti alarak bankacılık hizmeti sunabiliyor. Biz de bankanın servislerini, buna talip olanlara kullandırtacak şekilde bir servis bankacılığı platformunu hayata geçiriyoruz.”
“Bizim bir dijital bankacılık lisansı almaya ihtiyacımız yok. İşCep, zaten dijital bankacılık markamız. Geniş bir şube ağı olmayanlar, dijital bankacılık lisansı alıp İşCep muadili bir bankacılık yaratma girişiminde bulunabilirler. Sadece 100 kişilik bir teknoloji ekibiyle dijital bir marka yaratabiliyorsunuz. İlk bakıldığında maliyetlerin çok düşük olması nedeniyle verimli görünüyor. İşin buraya kadarki kısım çok güzel. Ancak dikkatli olunması gerekiyor.
Eğer sadece ‘maliyetten kurtulduğum için mevduata daha yüksek faiz, krediye daha düşük faiz uygularım, işlemlerden de ücret almam’ dersen, kurduğun bu yapıda para kazanamadığını görürsün. Verdiğin hizmetlerden ücret alarak para kazanmayı düşünürsen de Türkiye’de bankacılık ürün ve hizmetlerinden alınan ücretler zaten regüle edilmiş, bir tavan konmuş durumda. Üstelik müşteriden mevduatı ne diyerek ve nasıl toplayacaksın? Mevduata geleneksel bankadan daha fazla mı daha az mı faiz vereceksin? Müşteriye krediyi ne diyerek satacaksın? Mevduat toplayıp kredi verirken ya da bir bankacılık hizmetine aracılık yaparken, ücret seviyesini nasıl belirleyeceksin? Dijital bankacılık lisansı konusunda bence esas olan o lisansın hakkını verebilmek ve sektörde yapılmayanı yapabilmek.”
“Şube bankacılığı kavramını değiştiriyoruz”
“Bu şubelerin fonksiyonu, müşterinin gelip sadece bankacılık işlemlerini yaptığı yer olmaktan çıkacak. Müşteriyle temas daha da derinleşecek. Sadece bankacılık ürün ve hizmetleri sunulmayacak. Buralar, müşterilerin hem finansal hizmetler aldığı hem de bilgilendiği, öğrendiği mekânlar olacak. Müşterilerimize yol arkadaşlığı yapacak olan ihtisas şubelerimizi farklı yerlerde açarak yaygınlaştıracağız.”
“Tarımda elimizi taşın altına koymamız gerektiğini düşündük”
“Biz, elimizi taşın altına koymamız ve tarımdaki hikâyeyi değiştirme konusunda fark yaratmamız gerektiğini düşündük. Tarım bankacılığına odaklanırken ve tarım ihtisas şubesi açarken, tarımla uğraşanların kar edebilmesini hedefledik. Bunun için çiftçiler teknolojiyi, aynen bir bankanın kullandığı gibi çok akıllıca ve yerinde kullanabilmeli. Girdi maliyetlerini düşürebilmeli, bankanın ekosisteminden, pazarlık gücünden yararlanabilmeli. Girdi maliyetlerinin azaltılması için rekabetçi ortam kurulmalı. Bir taraftan girdi maliyetleri azaltılmalı, diğer taraftan üretim ve üretimin kalitesi artırılarak ürün en iyi fiyatla satılmalı ve kar edecek duruma gelmeli. Aynı zamanda iklim değişikliği risklerine ve hastalıklara karşı da korunabilmeli. Bunun için tarımla uğraşan insanımızı, çiftçimizi hangi girişimle, hangi teknolojiyle buluşturmamız gerekiyorsa bu konuda öncü olma, bunun finansmanını sağlama ve gerekli desteği sunma konusunda farklı adımlar atalım dedik. Tarım bankacılığına bu anlayışla odaklandık.”
“Tohumun düşüp ağaca dönüştüğü coğrafyada gerekenleri yapmamak ihmal olur”
“Saruhanlı’daki tarım şubemizin içi bir köy meydanı gibi. Çiftçilerin çocuğuyla, torunuyla gelebileceği, bir masa etrafında hep beraber toplanabilecekleri, kitap okuyup televizyon seyredebilecekleri, çay kahve içebilecekleri bir mekân oldu. Bu şubemiz; müşteriyle temas kurmanın ve bankacılık ürünleri sunmanın ötesinde, tarımla teknolojiyi buluşturması, tarımsal üretimle ilgili her konuda çiftçilerimizin yanında olması açısından kıymet verdiğimiz bir mekân…”
“Tarıma, tarım bankacılığına çok önem veriyoruz. Böylesine büyük, neredeyse tohumun düşüp ağaca dönüştüğü verimli bir coğrafyada herkesin üzerine düşeni yapmamasının çok büyük bir ihmal olduğunu düşünüyoruz.” dedi.
“Yaşadığımız bu dünyayı atalarımızdan miras değil çocuklarımızdan ödünç aldık”
“Burada özellikle hepimizin aklında kalması gereken şu; yaşadığımız bu dünyayı atalarımızdan miras değil çocuklarımızdan, gelecekten ödünç olarak aldık. Çocuklarımızın, torunlarımızın yüzüne bakarken gururla ‘ben senin için bunu yaptım ve o emanete iyi baktım’ diyebilmek için adımları çok sağlam atmamız gerekiyor. İnsanlar, şu anda sürdürülebilirlik başlığı altına giren her konuda ne denmek istendiğini ve konunun geldiği boyutun ciddiyetini çok iyi anlıyorlar.”