Bankacılık sektörü, ekonominin ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte sürekli olarak değişime uğrayan bir sektördür. Tarihsel sürece bakıldığında bankacılığın 19. yüzyıl başlarında temellendirildiği ve günümüzde “yeni nesil bankacılık” adı altında değişime uğradığı görülmektedir. Finansal ve teknolojik alanda yaşanan gelişmeler, bankacılık mesleğinin yeniliklere, değişimlere ve geliştirilmeye açık olmasını sağlamıştır.
Tarihte Bankacılık
Bankacılık faaliyetlerinin ilk olarak M.Ö. 3 bin 500 yılına dayandığı görülmektedir. O zamanlar Anadolu’ya Mezopotamya denmektedir. Mezopotamya’da bulunan Uruk kentinde yapılan kazı çalışmaları sayesinde ilk bankacılık faaliyetlerinin bu dönemde gerçekleştiği bulunmuştur.
Bilinen en eski banka, Uruk Kenti’nde bulunan ve “Kızıl Tapınak” olarak adlandırılan yapıdır. Kızıl Tapınak sonrasında, 1800’lü yıllara gelindiğinde Babil Hükümdarlığı içerisinde bulunan Hammurabi Kanunları’nda da alacaklı ve borçlu ilişkisi olduğu görülmektedir. Bu kanunlar aynı zamanda sektör içerisinde kredi ve faiz konularının temelini oluşturmaktadır.
Orta çağ Avrupa’sına bakıldığında yaşanan siyasi olaylar, politik istikrarsızlık ve sürekli olarak yaşanan savaşlar, ticari ve ekonomik faaliyetlerin yavaşlamasına, adeta yok olma derecesine gelmesine sebep olmuştur. Bu dönemde kiliseler tarafından insanlara borç verilmesi, kredilerin açılması, krediler üzerinden faiz uygulamasının yapılması ve bu borçların ödenmediği takdirde ceza verilmesi, bankaların oluşumuna etki etmiştir.
Amerika kıtası keşfedildikten sonra ticari faaliyetlerde hızlanma ve artış görülmüştür. Ticaret, deniz aşırı yerlere taşınmıştır. Ticaretin gelişmesi, ekonominin gelişmesine yön vermiştir. Bu dönemde dış ticaret faaliyetlerinin oluştuğu görülmektedir. Bankacılık sektörünün 18. yüzyıl sonrasında tam anlamıyla oluştuğu, bankaların kurulduğu ve bu kurumlar tarafından yatırım kaynakları oluşturulduğu, banknotlar basıldığı, sermaye ve mevduatlara yönelik geliştirmeler yapıldığı görülmektedir.
Modern Bankacılığın Gelişimi
1609 yılında Amsterdam Bankası’nın kurulması, modern bankacılığın başlangıcı olmuştur. Amsterdam Bankası’ndan sonra, 1694 yılında İngiltere Bankası ve 1907 yılında Federal Reserve Bank (ABD) kurulmuştur. Bu bankaların kurulması şirketlerin sermaye alanında kendilerini geliştirmeye yönelik yeni planlamalar yapmasına sebep olmuştur. “Sermaye şirketleri” kavramının ortaya çıkışı da bu sayede olmuştur.
Türkiye’de 1980’li Yıllar
Türk finans sektörünün yapı taşları, 1980’lı yılların başında yaşanan siyasi olaylar sebebiyle hızlı bir değişim sürecine girmiştir. Yapısal değişimler yaşayan bu değişim süreci 1990’lı yılların başına kadar sürmüştür. Getirilen yenilikler, sektörün bambaşka bir hal almasını sağlamıştır. Bu dönemde faiz oranları ve döviz kurlarında sınırlamalar kaldırılmıştır. Bu sınırlamaların kaldırılması, sektörün finansal açıdan etkilenmesine sebep olmuştur.
Bankalar sınırlamaların kaldırılmasıyla birlikte yüksek risk unsuru taşıyan bir çalışma ortamına sahip olmuştur. Bunun sebebi, kamu kesiminin borçlanma faktöründe artış yaşaması, borçlanmalara rağmen yeterli bütçelerinin bulunmaması ve dolayısıyla bankaların kaynaklarını kullanarak borçları kapatmasıdır.
Türkiye’de 2000’li Yıllar
1990 yılında bulunan yüksek risk altında çalışma süreci, 2000’li yıllara gelindiğinde daha da ciddi riskler haline gelmiştir. Sürekli olarak sektörün yeniden yapılandırılması gerekmiştir. Bankaların kaynakları ve finansmanları azalmış, çözülemez hale gelmiş ve tüm bunların yaşanması Bankalar Kanunu üzerinde büyük değişimlere gidilmesine sebebiyet vermiştir.
Yapılan değişimlerle birlikte bankacılık sektörüne yeni bir bakış açısı getirilmiştir. Bu bakış açısıyla birlikte yeni kaynaklar edinen Türk bankaları, uluslararası piyasalarda bütünleşme imkanı bulmuştur. Yeniden yapılanma imkanı bulan bankalar, kurumsal yapılarında daha kaliteli ürün ve hizmet kalitesi sunmaya başlamıştır.
Günümüz Bankacılığı
Günümüz bankacılık yapısı ise “yeni nesil” bankacılık olarak adlandırılmaktadır. Teknolojinin gelişmesi, yaşanan gelişmelerle birlikte herkesin aynı teknolojiye hakim olması bankacılık sektörünün dijitalleşmesine olanak vermiştir. Bu sayede insanlar banka şubelerine gitmeden, işlemlerini hızlı ve kolay bir şekilde halledebilir hale gelmiştir.
Sektörün olumsuz koşulları bulunsa da genel anlamda bakıldığında günümüz bankacılığı, sektörün ne kadar geliştiğini kanıtlayan bir unsurdur. 2008 yılında yaşanan ekonomik kriz ardından Türk bankalarının günümüzdeki konuma ulaşması hiç de kolay olmamıştır.
Ekonomik kriz sonrasında toparlanan Türk bankaları kısa sürede yol kat etmiştir. Yurt dışı piyasalarıyla yakından ilişki kurulmuş, piyasalara odaklanılmıştır. Müşterilerin daha kaliteli ve iyi bir hizmet alabilmesi için bankalar dijitalleşme faaliyetlerini gerçekleştirmiştir. 2008 ve sonrasında “internet bankacılığı” kavramının ortaya çıkışı bu sayede olmuştur. Günümüzde internet bankacılığı yerini “dijital bankacılık” kavramına bırakmaktadır.