2000’li yılların başında ortaya çıkan kriz dönemleri pek çok bankayı da olumsuz anlamda etkiledi. Özellikle kamu bankaları krizin etkisiyle birlikte yüksek borçlanma seviyeleri ve sermayeye olan ihtiyaçları ile gündeme gelmeye başladılar. Aradan geçen 15 yıllık süreç içerisinde bankaların aldığı kararlar, yeni iş fikirleri ve finansal yapılanmaları da değişiklik göstermeye başladı.
Krizin sona ermesinin ardından bankaların kendilerini toplamaları adına bankacılık sektörü adına önemli çalışmalar yapıldı. Hazırlanan 4603 sayılı kanun ile birlikte bankalar arasındaki rekabet ortamı da artırılmış oldu.
Geçmiş dönemlerde bir değerlendirme yapıldığı zaman asli görevleri arasında zarar ettikleri tespit edilmişti. Bu noktada bilançoların içindeki kredi payları sadece yüzde 20 seviyelerinde gerçekleşmişti. Son 15 yıllık sürece bakıldığı zaman kamu bankalarının gerçekleştirmiş oldukları ilerleme gözle görülür hale geldi. Türkiye ekonomisine de sağlamış oldukları katkı son derece dikkat çekti. Kamu bankaları arasında yer alan Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank bilanço dönüşümü ile dikkatlerden kaçmadı. Hem reel sektörü hem de KOBİ’leri desteklemesi ile ön plana çıktı.
Kamu bankalarının 2000 yılında 77,1 milyar lira seviyelerinde olan aktif büyüklüğü yıllar içerisinde artmaya başladı. 2019 yılına geldiği zaman aktif büyüklüklerinin 1 trilyon 532 milyar liraya kadar ulaştığı açıklandı. Yapılan detaylı istatistiklerde son 15 yıllık süreçte kamu bankalarının aktif büyüklüklerinin 13 kat arttığı tespit edildi. Bundan sonraki dönemlerde de bankaların aktif büyüklüklerini artırmaları bekleniyor.